GIRIS




ILIM ÖNCÜLERI HAYATLARI VE ESERLERI
(Sirayla, islam ilim öncüleri eklenecektir)
PROF. ABDÜSSELÂM
AKSEMSEDDIN
ALI BIN ABBAS
BATTÂNÎ

Ilim insanligin ortak malidir!


Baslangici tarihin derinliklerine kadar uzanan ilim ,devamli ilerleme icerisinde olmustur .Ilim tarihine göz attigimizda, Islámiyetle büyük bir ilerleme kaydedildigini görüyoruz. Sadece din ilimleri degil,fen ilimleri alaninda da parlak devirler yasandigina sahit oluyoruz. O kadar ki cehaletin karanliginda yüzen Avrupa bile bu sönmez günesin pariltilariyla aydinlanmis ve o ölcüde ilerleyebilmistir.
Bu ilerlemede en büyük pay hic süphesiz Müslüman álimlerin olmustur.O dönemlerde her ilim dalinda yeni yeni kesifler ve buluslar yapilmis, dünyanin dört bir yani Islâm ilim ve medeniyetinin isigiyla aydinlanmistir.
Ilmin korunma ve yayginlastirilmasini gaye edinen bu büyük insanlar ilmi ögrenmekle yetinmemis, onu kaydetme ve baskalarina aktarmak icin her türlü careye basvurmuslardi. Bu is icin önce kágit lázimdi.Fabrika kurulmaliydi. Nitekim daha 794´te Bagdat´ta Harun Resid´in vezirinin oglu Ibni Fazil(739-805) ilk kágit fabrikasini kurdu.Bunu 800 tarihinde Misir,950´de de Endülüs tákip etti.
Avrupa´ya ise ancak seneler sonra girbildi.1100´de Bizans,1102´de Sicilya,1228´de Almanya,1309´da da Ingiltere´de kágit fabrikalari kuruldu.
Bilindigi gibi kágit ,kitabin ham maddesidir. Islám dünyasinda kágit fabrikalarinin kurulmasi, ilmin hizla yayilmasini saglamistir.
Müslümanlar her ilim dalinda gelismeler kaydettiler. Bircok kesif ve buluslara öncülük yaptilar. Tiptan fizige, matematikten kimyaya kadar her ilime mühürlerini bastilar. Diyebiliriz ki, din ilimlerinin oldugu gibi fen ilimlerinin temellerini atanlar, Müslümanlar.
Mesela tibbi ele alalim:
Doktorlarin sultani olarak taninan IBNI SÌNÀ (980-1037) nin tibba bir cok yenilikler getiren kitabi Kanun adli tip kitabi, Islám dünyasinda oldugu kadar, Avrupa ´da da tibbin temel kitabi olmustur. "Tibbin Incilí" ünvanini kazanmis, 600 sene Avrupada üniversitelerde ders kitabi olarak okutulmasi bunun en büyük delilidir. Ibni Síná, tip dahil ,29 ayri konudaki kesifleriyle Avrupali ilim adamlarina öncülük yapan büyük bir álimdir.
Bazi bilginlerce Ibni Síná ayarinda bir doktor olarak kabul edilen Rázi(864-925),cicek ve kizamik hastaliklarini kesfetmis, bu konuda ilk eseri veren ilim adami olmustur.
Fatih Sultan Mehmedín hocasi Aksemseddin(1389-1459)mikrobu(bazilarina göre Ibni Sina) kesfetmis.Ibni Cessár(?-1009)günümüzden 1000 sene önce ,cüzzamin sebp ve tedávilerini göstermis, ilmí yollarla vebanin bulasici bir hastalik oldugunu Ibni Hatiportaya koymustur. Bazi kaynaklara göre verem mikrobunu da kambur Vesím(?-1761)bulmustur.
Gözle ilgilicalismalariyla Müslüman doktorlar ilim dünyasina asirlarca önderlik yapmislardir.Gözdeki ilim dünyasina asirlarca önderlik yapmislardir. Gözdeki retina tabakasinin fonksiyonundan ilk bahseden Ibni Rüsd (1126-1198)dür. 11.yüzyilda yasayan ünlü göz doktoru Ali bin Isa´nin gözle ilgili yazdigi Tezkire adli ese, sahasinda yüzyillarca tek kitap olarak kalmistir.(19. yüzyil ortalarina kadar). Huneyn bin Ishak (809-873)in bu shada yaptigi calismalar da 18. yüzyil ortalarina kadar kaynak olma özelligini korumustur.
Ammar ise günümüzden 9 asir önce kendine has bir metodla göz ameliyatini yapmayi gerceklestirmis. Ali bin Abbas (?-994) da ayni sekilde cagimizin modern ameliyatlarina uygun tarzda kanser ameliyati yapmayi basarmistir. Kaleme aldigi Kitáb´ül-Melikí adindaki tip ansiklopedisi günümüzde bile hayranlikla incelenmektedir.
Ebû´l Kasim ez-Zehraví (963-1013), cerrahligi bagimsiz bir ilim hâline getirmis, 200 kadar ameliyat âletinin resimlerini cizmis, neye yaradiklarini, kullanis sekilleriniTasrif adindaki eseriyle ilim dünyasina armagan etmistir.
Ibni Sînâ bsata olmak üzere Râzî, Zehravî, Ibni Zuhur v.d. Müslüman âlimlerin eserleri devamli kaynak olagelmis, Avrupa üniversitelerinde ders kitabi olarak okutulmus, kitaplarina müracaat edilmeden tedâviye cesaret edilememis ve yüzyillarca onlardan daha degerli eserler vücûda getirilememis. Kücük kan dolasimini Avrupalilardan 300 sene kadar önce Ibnünnefis (1210-1288) isimli bir Müslüman kesfetmis, Ibni Sînâ´nin Kanun´una yazdigi serh de (yorum) bunu detaylariyla anlatmistir.
Müslümanlar bütün bunlari Avrupa´da doktorun büyücü, hastanin ise seytana tutulmus, günahkâr ve suclu sayildigi bir devrede gerceklestiriyorlardi. Daha 706´da Sam´da bir bîmâristan (hastahane)yapmislardi. 978´de bu hastahanede 24 doktordan meydana gelen bir uzman ekip vazife görüyordu. 11.yüzyilda Khire´de "Tabibler Odasi" baskanligini yapan Ali bin Ridvan (?-1067) in uyguladigi tedâvi metodlari tamamen modern usullere uyuyordu.

MATAMATIK ve ASTRONOMI
FIZIK ve KIMYA
DENEYCILIK ve GÖZLEMCILIK
COGRAFYA TARIH VE BOTANIK
AVRUPALILARIN ITIRAFLARI

Bunlar cesitli ilim dallarinda hizmetleri görülen büyük ilim adamlarimizdan saadece bir bölümüdür. Sayilari yüzlerce ,binlercedir. Örnekleri daha da cogaltmak mümkündür.
(Ileriki bölümlerde bu büyük insanlarin birkacinin hayatlarini, eserlerini daha detayli olarak okuyabilirsiniz!)
Bu örneklerden sonra kisaca söylemek gerekirse, Müslümanlarin el atmadiklari hicbir ilim sahasi kalmamistir. Bütün ilimlerin temellerine harclarini koymuslardir.
Müslümanlari ilme iten sebepler.
Acaba Müslümanlari böylesine kesif ve buluslara iten sebepler nelerdi? Hic süphesiz bunda Islâm dîninin mâhiyeti ile ilme karsi verdigi önem rol oynar. Su helde Islâm´in ilme krsi tutumu üzerinde kisaca durmamiz gerekiyor:
Islâmiyet ilim dinidir. Kur´ân-i Kerim´in ilk emri "ÍKRA" (oku) ile baslar. Islâm dini cehaleti karanliga, ilmi aydinliga benzetir. "Hic bilenlerle bilmeyenler bir olurmu?" (Zümer-9)
"Besikten Mezara kadar ilim ögrenin" diye buyuran Peygamberimizin ilme tesvik eden ve ilim sâhiplerini öven bir cok hadîs-i serifleri vardir:
Bunlardan bazilarini hatirlatalim:
"Ilim ögrenmek kadin ve erkek her Müslümana farzdir."
"Ilim Cinde de olsa gidip aliniz."
"Babanin evladina verebilecegi en kiymetli miras, iyi bir egitim ve ögretimdir."
"Her seyin bir yolu vardir, Cennetin yolu da ilim örenmektir."
"Cehaletten müthis fakirlik olamaz."
"Ilim mukaddes bir cihaddir."
"Âlimin uykusu câhilin ibadetinden hayirlidir."
"Kiyamet gününde âlimlerin mürekkebiyle sehitlerin kanlari denk tutulur."
"YA ILIM SAHIBI OL, YA ILIM ÖGRENEN, YA DINLEYEN, VEYAHUT ILMIN DOSTU OL. SAKIN BESINCI VAZIYETTE BULUNMA , MAHVOLURSUN."
Iste bu ve buna benzer hadislerdir ki, Müslümanlari ilme yöneltmis, ilme ibadet duygusuyla sarilmalari ve büyük ilim adamlari yetistirmelerine sebeb olmustur. Gecesini gündüzüne katan Islâm âlimleri öylesine eserler vermislerdir ki ilim dünyasi onlara asirlarca dört elle sarilmistir. Bircok ilimlerin temelini atanlar Müslümanlardir.
Müslümanlarin ilham kaynagi süphesiz Kur´ân-iKerim ve hadis-i seriflerdir. Bir cok kesif ve buluslarin temelinde de bunlar vardir. Ilk emri "IKRA" ,oku ile baslayan bir dinin mensûplari, "Yas ve kuru hic bir sey yoktur ki, Kur´ân´da zikredilmesin."(Enám-59) âyetini kendilerine rehber ediniyor, kesif, bulus ve teorilerini Onda buluyorlardi.
Kur´ân âdetâ kâinatin yazili seklidir. Kâinatta hüküm süren bütün kanunlar onda mevcuttur. Nitekim kâinat da Kur´ân´in bir aciklamasi mahiyetindedir.
Peygamberimizin hayatinda olsun, halifeler devrinde olsun Islâm´in emirlerine simsiki baglandigini görüyoruz. Sam´dan, o güne kadar hic görülmemis bir kandil getiren sahâbîye Peygamberimizin duada bulunusu , kesif ve buluslara verilen degerin en güzel bir örnegidir. Bedir savasinda her düsman esirinin 10 cocuga okuma yazma ögretmek sartiyla serbest birakilisi, ilmi kimden olursa olsun alabilmenin delilidir. Peygamberimizin Zeyd bin Sâbit´e yabanci dil ögrenmesini emretmesi ise oldukca mânâlidir.
Hz.Ömeri, Batlamyus´un eserini tercüme eden Yahya isimli âlimi taltîf etmistir. Harun Resid´in tercüme edilen eserlere agisliginca altin verdigi bilinmektedir. Nizâmü´l Mülk, bütün hazinelerini ilerlemesi icin sarfetmistir. Gazneli Mahmud, her beyti birer altina bir Sehnâme yazdirmistir. Ulug Bey, ise saltanatini ilmin hizmetine adamistir. Bunlar devlet seviyesinde ilme verilen degerin ifadesidir. Artik o ülkede ilmin ilerlememesi düsünülebilirmi?
Ilme bakis acisi.
Bütün gücünü inancindan alan Islâm kâsif ve mûcitlerinin ilme bakis acisi üzerinde de duralim:
Beyrûnî, ilimden maksadin tamamen gercege ulasmak oldugunu söyler ve: "Anlattiklarim icinde gercek disi olan seyler vars ALLAH´a tövbe ederim. Razi olacagi seylere sarilmak hususunda ALLAH´tan yardim dilerim. Batil seyleri ögrenip onlardan korunmak icin de ALLAH´tan hidayet isterim. Iyilik O´nun elindedir."
Huneyn bin Ishak ise ilmi insanligin faydasi icin kullanmak gerektigini ve bundan taviz verilmeyecegini su hadiseyle gösterir.Kendisine zamanin halifesi Mütevekkil düsmanina vermek üzere zehir teklifinde bulunur. Huneyn ise Zehir yapabilecek gücte bir ilim adamidir. Fakat buna yanasmaz ve : " Benim dinim düsmanlarima dahi iyilik yapmami emreder. Meslegim de insanlarin zararina degil, fayalarina calismami gerektirir." diyerek zehir yapmayi reddeder.
Insani Marifetullah (ALLAH´i tanima) da ilerletmeyen ilmi "faydasiz ilim"olarak gören Islâm âlimleri, ilmin insani îmana götürecegini, gercek ilim sâhibi olan kimsenin inanmadan edemiyecegini bildirirler. Prof. Abdüsselam, ilmin insani inanmak zorunda birakacagini su sözleriyle dile getirir: "Ben insan beynindeki 10 milyar sinir hücresinin birbiriyle baglantilarini görünce iman etmekten baska care bulamiyorum."
Ibrahim Hakki, anatomiyi: "ALLAH´i anlamanin bir vasitasi" olarak görür. Battânî, insanin astronomi saesinde ALLAH´in birligi, essiz büyüklügü, yüce hikmeti, muazzam kudreti ve eserinin mükemmelligini anlamaya muvaffak olacagini söyler.
Tabiat´i ilâhî bir san´at olarak gören Ibni Heysem, ilim yoluyla Hakká yarilacagini, kalblerin doyacagini belirtir. Ibni Yunus da ilimle insanin yaratiklarda ALLAh´in büyüklügünü gösteren deliller bulmak ve ilimden asil maksadin îmani kuvvetlendirmek oldugunu ifade eder.
Görüldügü gibi Islâm âlimleri, fen ilimleriyle din ilimlerini birlestirmesini bilen dinlerine bagli kisilerdi, kesif ve buluslarinda ilham kaynaklari Kur´ân-i Kerim´di.
Fazilet odurki düsmanlar dahi tasdîk ede.
Bir cok kesif ve buluslari Avrupalilardan daha önce Müslümanlar yapmis, bazi Avrupalilar da kendilerine maletmislerdir. Isin en dikkat cekisi yönü , bunlarin bircogunun yine Avrupalilarca itiraf edilmesidir.

SONUC


Tanzimattan bu yana körükörüne, sathî vukufsuz, verimsiz ve sirf kopyaciliktan ibaret olan Bati hayranligi, genc nesilde herseyi Bati´nin buldugu, yaptigi, yapabilecegi seklinde bir kompleks uyandirmistir. Aydinlarimiz da bu akintiya kürek sallamislardir.
Ümit edilirki bu gercekler genclerdeki bu asagilik kompleksini silecek, bizim de bir zamanlar ilmin öncüleri oldugumuzu gösterecek, dinimize bagli kalirsak eskiden oldugu gibi simdide ilerleyebilecegimizin vesikasi olacaktir.
Bazi pesin hükümlü aydinlarimizdan da hic olmazsa Bati´li adamlar kadar insafli olmalarini, hakki teslim etmelerini temennî ediyoruz. En az dinlere özellikle Islâmiyete düsmanlikla taninan Ernast Renan kadar olmalarini arzu ediyoruz. O Renan ki "Icimde derin bir eziklik duymadan Müslüman olmadigima teessüf etmeden asla bir câmiye girmedim." diyebilmistir.
Son zamanlarda tarîhî kaynaklara inme, ilmî zenginliklerimize el atma, asil kaynaklara egilme, gercekleri gözler önüne serme noktasinda az da olsa yapilan calismalar bizleri sevindirmektedir. Mâzîsinden güc alan yeni nesil istikbâle güvenli adimlarla yürüyecegini, ecdadina layik calismalarda bulunacagini ümitle söyleyebiliriz. Calismak bizlerden, muvaffakiyet ALLAH´tandir.








(Kaynak: Müslüman ilim Öncüler Ansiklopedisi, Saban Dögen)