DENEYCILIK VE GÖZLEMCILIK
Burada bir noktaya parmak basmak istiyoruz. Müslümanlar nereden ve kimden olursa olsun, faydali olan her ilmi almislardir. Fakat onlari alirken de kendi kaliplarina uyudrmuslar, vahiy medeniyetinin tefekkür ve iman imbiginden gecirip düzeltmisler, ayiklamislardir. Bazilari ,müslümanlarin, yunan kültürünün tesiri altinda kaldiklarini iddia ederler. Deney ve gözlem metodlarinin dogusunun Islâm düsüncesinin yunan düsüncesiyle uzlasmasiyla oldugunu ileri sürerler. Buna son asrin büyük Islâ mütefekkir ve sairi Muhammed Ikbal´in "islâm kültürünün ruhu, Islâm mütefekkirlerinin Yunan tefekkürüne isyân sebepleri" adindaki bir inceleme yazisindan (Selamet, 27 Haziran 1947. S:5) cevap verelim.
Büyük mütefekkir, Islâm âleminde gözlem ve deney metodlarinin dogusunun ,Yunan düsüncesiyle uzlasmaktan degil, aksine ikisi arasindaki uzun savasin sonucunda dogdugunu belirtir ve :"Briffoultún dedigi gibi herseyden fazla olayla degil, teori üzerinde duran Yunanlilarin rolü, Müslümanlarin Kur´an´a karsi görüslerini karanliklastirmisitr. Bundan dolayi da en azindan Müslümanlar, iki yüz yil kendilerini toplayamamislar ve kendilerini lâyikiyla gösterme imkâni bulamamislardir. Bu bakimdan Islâm kültürünün karekterinin ortaya cikmasina Yunan kültürünün sebep oldugu seklindeki yanlisligi ortadan kaldirmak isteriz" der, ve bu konuda deliller ileri sürer.
Su sözler de Briffoult´a aittir. "Roger Bacon ve gerekse adasi deney metodunu Avrupa´ya sunma serefini kazanmaya laik degildirler. Onlar Islâm ilim ve metodunu Avrupa´ya nakledici olmaktan öteye gidememislerdir. Deney metodunu kimlerin ícad ettigi konusunda münakasaya girismek, Avrupa medeniyetinin kaynaklarini inâr etmekten baska birsey degildir."
Ilme deneyciligi , gözlemi kazandiranlarin Müslümanlar oldugu Avrupalilarca da acikca itiraf edilmektedir. Peygamberimiz hayatinda deneycilige önem veren örnekler bulmak mümkündür. Bir defasinda Resûlüllah´in huzuruna bal getirilmis, ashabina "Bu nedir?" diye sordugunda , herkez "baldir ya Resûlüllah" cevabini vermis, Hz.Ali ise eline alip tattiktan sonra, "baldir" cevabini vermis. Bu durum Peyganberimiz´in hosuna gitmis ve:"Sen dogru söyledin" cevabini vermistir. Bu deneyciligin önemini acikca göstermektedir. Müslümanlari deneycilige iten bu ve buna benzer hakîkatler, gerek Kur´ân-i Kerîm´in âyetlerinde ,gerekse hadîs-î seriflerde bulmak mümkündür.
Avrupa ilim ve medeniyeti Müslümanlardan ögrendi.
Gercek bu iken Avrupalilar bir cok bulusu kendilerine mal etmekten cekinmediler, bazi gercekleri görmezden geldiler veya göz göre göre inkâr ettiler. Kan dolasimi denilince Harvey(1578-1657), gezegen hareketleri denilince Kepler(1571-1955) ve Kopernik (1473-1542), yercekimi denilince Newton (1642-1727), atom denilince Einstein (1879-1955) v.b.ni hatirlar olduk.
Bu kesif ve buluslarin daha önceden Islâm âlimlerince kesfedildigini bilmiyorduk. Cünkü gözlerimizi Avrupa´ya cevirmis, âdeta kendimizi görmez olduk. Oysa Avrupa bizim olanlari kendine mal edip, tekrar bize satti.
Meselâ, Konstantin(1016-1087)isimli bir papa, Ali bin Abbas´in eseri olan Kitâb´ül Melikî alip Latince´ye tercüme ederek kendi eseriymis gibi "Liber Pantegni" adiyla piyasaya sürdü. Bu sahtekârligi Stephan isimli diger bir papaz, 40 sene sonra su yüzüne cikardi. Ancak böyle ögrendik. Yine ögrendikki, Avrupa´ya ilmin gecis köprüsü olan Endülüs´te ilim hirsizligi öylesine yayginlasmiski, Sevilla´da (13.yüzyilda) bunu yasaklamak icin kanun bile cikartilmisti.
Sunu rahatlikla ifade edebiliriz ki, bugün, Bati medeniyeti ayakta durabiliyorsa, bunu Islâm kültür ve medeniyetine borcludur. Islâm medeniyeti olmasaydi bugün ne fabrikalardan, ne füzelerden, ne atom sanayiinden ve nede elektronik beyinlerden söz edebilirdi.