KURAN SIRLARINDAN NaMELER

(1.Bölüm)



KURAN-I KERIM'DE DEMIRIN SIRRI


Kuran-i Kerim demirden bes yerde bahseder.Ve demirin bahsedildigi tek ayet El-Hadid suresi içindedir.
Demirin bag enerjisi ( kendi kendine olusum enerjisi) en yüksek olan elementtir.Bundan 20 sene evvel yapilan
deneylerde demirin dünyada kendi kendine olusabilmesi için Günesin 4 kati enerji verilmesi gerektigi bulunmustur.
Bu da demirin dünyada kendi kendine olusamayacagini birakin gunes sisteminde kendi kendine olusamayacagi kanitlanmistir.
Nasa'da yapilan deneyler neticesinde demir dünyaya uzaydan gelmis bir element oldugunu ispatlamistir.

Hadid süresi 25. Ayetinde ''Bir de hem çetin ve sert hemde insanlar için bir çok menfaati olan demiri indirdik.''

Buradaki indiridk kelimesi gökten indirmek anlaminda kullanilsmisstir.Yani arapça tam karsiligi gökten yagmur gibi indirmektir.
Kuran-i kerim 1400 yil evvel bilimin bu yüzyilda yeni gördügü bu olayi açiklamistir.

El-Hadid suresi bastan 57.suredir.Demirin izotoplarindan birinin atom agirligidir.

El-Hadid suresi sondan 58. suredir.Demirin bir baska izotopu.

El-Hadid suresi içinde Allah kelimesi 26 kez geçer.Demirin atom numarasi 26'dir.

Hadid:demir demektir.Ve ebced degeri (rakamsal degeri) 26'dir.

El hadid:Belirli bir demir demektir.El hadid'in ebcet degeri 57'dir.





YAGMUR BIR ÖLÇÜ ILEDIR

ZUHRUF SURESI 11.AYET:
O (ALLAH) ki bir ölçü ile su indirir.
Çagimizda bilim adamlari dünyamiza düsen toplam yagmur miktarini yaklasik hesaplamislardir.
Gökten dünyamiza her saniye 17 milyon ton yagmur düsmektedir.Bir yilda yaklasik 536 trilyon ton yagmur düsmektedir.
Bu rakam her yil sabit kalmakta ve hiç degismemektedir.





GÜNES VE AY ARASINDAKI FARK

Kuran-i Kerim günes ve aydan bahsederken ayri ayri vasiflarda bulunmustur ve ilmin son tespitlerini 1400 yil once soylemistir.

''O (Allah) ki günesi bir ZIYA, Ay'i bir nur yapti.
ZIYA'da hararet ve ates bulunur
Nur ise yadinlik demektir.
Nitekim Ay kendisi bir isik kaynagi degil ancak günesten aldigi ziyayi bize yansitir.






DÜNYA KUTUPLARINDAN BASIKTIR

Rad suresi 41. ayet:
''Görmüyorlar mi ki biz Arzi etrafindan noksanlastiriyoruz.''
Dünyamizin sekli küre degil elipsoid sekildedir.Yani kutuplardan basiktir.Bu da ekvator tarafinda siskinlik
vardir.Ekvatorun siskinligi kutuplarin noksanlastirilmasindan kaynaklanir.
O halde ayette noksanlastirma diye geçen ''etraf'' kutuplardir.Bu meselenin hareket bildiren fiil cümlesiyle ifade
ediliyor olmasi da basiklastirmanin dünyanin hareketiyle devam ettigini gösterir.
Gerçekten ekseni etrafinda dönen tüm cisimlerde oldugu gibi dünyamizin da ekvator siskinligi gittikçe artmaktadir.





DÜNYANIN YUVARLAKLIGI

'' Allah-u teala geceyi gündüzün üstüne, gündüzü gecenin üstüne sariyor.''
Zümer süresi 5. ayet
Bu ayette kullanilan Tekvir = sarma ifadesi Arapçada yuvarlak bir cisim üzerine bir seyi sarmak anlamindadir.
Yani dünyanin yuvarlakligi Kuran-i Kerimde belirtiliyor.
Hatirlanacagi üzere Galile ve kopernik klise tarafindan sirf dünya yuvarlak dediginden ölümle cezalandirilmisti.





YÖRÜNGELER

''Ne günesin aya yetismesi mümkün olur ne de gece gündüzü geçer.Her biri feleklerinde yüzer''..Yasin.40.ayet
'' Geceyi gündüzü günesi ve ayi yaratan odur.Her biri feleklerinde yüzer''
Buradaki felek kelimesinin arapça tam karsiligi yörünge anlamindadir.
Bilim bu gün her gezegenin yörüngesi oldugunu da kanitlamistir.





DENIZLERIN KARISMAMASI

Kaptan Kusto ve ekibi yaptigi arastirmalar neticesinde Akdeniz ve Atlas okyanusu Cebel-i tarik Bogazinda
birlestikleri halde karismadiklarini, kendine has özelliklerini korudugunu bulmuslardir.
Bu karismamaya neden olan kanun çagimizda bulunmus olan yogunluk farkina dayanan kohezyon kanunudur.
Bu tespit kuranda 1400 küsür sene evvel anlatilmistir.
FURKAN SURESI 53, ayet...
'' O (Allah) iki denizi birbirine salmistir.Bu tatli susuzlugu giderici su tuzlu ve acidir.Ve ikisinin arasina
birbirine kavusmaya engel olan bir perde koymustur''
Rahman suresi 19 ve 20. ayet
''Iki denizi saliverdi, birbirine kavusuyorlar aralarinda bir engel vardir, birbirlerini geçip karismiyorlar.''





SAYILARIN SIRRI

Kuran-i Kerimde bazi kelimelerin ifade ettigi anlamlari ile tekrarlanis siralari arasinda mükemmel bir baglanti vardir.
AY kelimesi 12 kere
Gün kelimesi 365 kere
günler kelimesi 30 kere
Yedi gök tabiri 7 kere
Kuran-i kerimde tekrarlanma sayisidir.




GÖK TABAKALARI

''Yeryüzünde ne varsa hepsini O yaratti.O sonra göge yönelip gökyüzünü yedi kat olarak düzenledi.'' Bakara suresi 29.Ayet
'' Sonra buhar halinda göge ve arza ikinizde ister istemez gelin buyurdu.Onlarda isteye isteye geldik dediler.
Böylece gökleri yedi gök olarak iki günde var etti.Ve her göge görevini vahyetti.
Yakin gögü yildizlarla donattik ve bozulmadan koruduk.''FUSSILET SURESI 11-12. AYET.
Atmosferin sicaklik degisimlerine göre siralanmasi:
1-Troposfer
2-Strofosfer
3-Mezosfer
4-Termosfer
5-Heterosfer
6-Ekzosfer
7-Gezegenler arasi uzay
''Ve samayi korunmus bir tavan yaptik''
Enbiya 32. ayet
Yukaridaki olay atmosferin meteor ve ultraviyole isinlarini suzmesi anlamina geliyor.
Kuran-i Kerim burada lafzi geçmeyen pek çok mucizeler barindirmaktadir.Ve gün geçtikçe va bilim ilerledikçe
mucizeleri daha iyi anlasilmaktadir.
'' bütün insan ve cin toplulugu bir araya gelse bile Kuran-i Kerim'in bir benzerini yapamaz''
Garip olaylar linkinde Londra British Museum da mumyalanmadigi halde 3000 yil boyunca bozulmadan kalan cesedin
esrarini ve Kuran-i Kerimde geçtigine sahid olacaksiniz...


Kuran öyle bir kitaptir ki, içinde verilen haberlerin hepsi dogru çikmistir. Bilimsel konularda, gelecekten verilen
haberlerde ya da matematiksel sifrelemelerde o dönemde hiçbir insan tarafindan bilinemeyecek gerçekler
ayetlerde haber verilmistir. Bu bilgilerin o dönemin bilgi düzeyiyle ve teknolojisiyle edinilmesi mümkün degildir.
Elbette ki bu durum, Kuran'in bir insan sözü olmadiginin apaçik bir ispatidir. Kuran, herseyi yoktan var eden ve
ilmiyle tüm varliklari kusatan Yüce Allah'in sözüdür. Allah bir ayetinde, Kuran'la ilgili olarak,
"Eger o, Allah'tan baskasinin katindan olsaydi, kuskusuz içinde birçok çeliskiler bulacaklardi" buyurmaktadir. (Nisa Suresi, 82).
Kuran'da hiçbir çeliski olmadigi gibi, içinde yer alan her bilgi, gün geçtikçe bu Ilahi kitabin yeni mucizelerini ortaya koymaktadir.
Insana düsen ise, Allah'in indirdigi bu Ilahi kitaba sarilmak ve onu kendisine yol gösterici olarak kabul etmektir.
Allah, bir ayetinde bizlere söyle seslenir:
"Bu indirdigimiz mübarek bir Kitap'tir. Su halde O'na uyun ve korkup-sakinin. Umulur ki esirgenirsiniz." (Enam Suresi, 155)
Allah baska ayetlerinde ise söyle bildirmektedir: "Hak Rabbinizdendir; artik dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin…" (Kehf Suresi, 29)
"
… O (Kuran), bir ögüttür. Artik dileyen onu düsünüp-ögüt alsin." (Abese Suresi, 11-12)
Kuran-i Kerim'de evrenin ortaya çikisi söyle açiklanir:
"O gökleri ve yeri yoktan var edendir..." (En'am Suresi, 101) Kuran'da verilen bu bilgi, çagdas bilimin bulgulariyla tam bir uyum içindedir.
Bugün astrofizigin ulastigi kesin sonuç, tüm evrenin madde ve zaman boyutlariyla birlikte, bir sifir aninda, büyük bir patlamayla var oldugudur.
"Büyük Patlama", orijinal adiyla "Big Bang" teorisi, tüm evrenin yaklasik 15 milyar yil önce tek bir noktanin patlamasiyla yokluktan meydana geldigini kanitlamistir.
Büyük Patlama teorisi bugün evrenin varolusu ve baslangici konusunda bütün bilim çevreleri tarafindan ortak kabul gören yegane bilimsel açiklamadir.
Big Bang'den önce madde diye bir sey yoktur.
Maddenin, enerjinin, hatta zamanin dahi bulunmadigi, tamamen metafizik olarak tanimlanabilecek bir yokluk ortaminda madde, enerji ve zaman yaratilmistir.
Modern fizigin ortaya koydugu bu büyük gerçek, Kuran'da bize 1400 yil önceden haber verilmektedir.
NASA'nin 1992'de gönderdigi Cobe uydusunun hassas tarayicilari Big Bang'den sonra tüm evrene yayildigi varsayilan radyasyonun kalintilarini buldu.
Bu bulus evrenin yoktan var edildigi gerçeginin bilimsel bir açiklamasi olan Big Bang teorisinin ispati oldu.
Göklerin yaratilisi konusundan bahseden bir baska ayet ise söyledir:
"O inkar edenler görmüyorlar mi ki, (baslangiçta) göklerle yer, birbiriyle bitisik iken, Biz onlari ayirdik ve her canli seyi sudan yarattik.
Yine de onlar inanmayacaklar mi?" (Enbiya Suresi, 30)
Ayetin "birbiriyle bitisik" olarak tercüme edilen "ratk" kelimesi, Arapça sözlüklerde "birbiriyle içiçe, ayrilmaz durumda, kaynasmis" anlamlarina gelir.
Yani tam bir bütün olusturan iki maddeyi tanimlamak için bu kelime kullanilir.
Ayette geçen "ayirdik" ifadesi ise Arapça "fatk" fiilidir ki, bu fiil "ratk" halindeki bir nesneyi yarip, parçalayip disari çikmasi anlamina gelir.
Örnegin tohumun filizlenerek topraktan disari çikmasi Arapça'da bu fiille ifade edilir.
Simdi ayete tekrar bakalim.
Ayette göklerle yerin birbiriyle bitisik yani "ratk" durumunda oldugu bir durumdan bahsediliyor.
Ardindan bu ikisi "fatk" fiili ile ayriliyorlar. Yani biri digerini yararak disari çikiyor. Gerçekten de Big Bang'in ilk anini hatirladigimizda,
tek bir noktanin evrenin tüm maddesini içerdigini görüyoruz. Yani hersey, hatta henüz yaratilmamis olan "gökler ve yer" bile bu
noktanin içinde, "ratk" halindeler. Ardindan bu nokta siddetle patliyor ve bu yolla maddeler "fatk" oluyorlar…
Ayette geçen ifadeleri bilimsel bulgularla karsilastirdigimizda tam bir uyum içinde olduklarini görüyoruz.
14 asir önce haber verilmis olan bu bulgularin bilimsel olarak ortaya konmasi ise ancak 20. yüzyilda mümkün olmustur.





DÜNYANIN YUVARLAKLIGI

"Gökleri ve yeri hak olarak yaratti. Geceyi gündüzün üstüne sarip-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarip örtüyor..." (Zümer Suresi, 5)
Kuran'in evreni tanitan ayetlerinde kullanilan ifadeler oldukça dikkat çekicidir.
Üstteki ayette "sarip örtmek" olarak tercüme edilen Arapça kelime "tekvir"dir.
Bu kelimenin Türkçe karsiligi, "yuvarlak bir seyin üzerine bir cisim sarmak"tir.
(Örnegin Arapça sözlüklerde "basa sarik sarma" gibi yuvarlak cisimleri içeren fiiller için bu kelime kullanilir.
Ayette, gecenin ve gündüzün birbirlerinin üzerlerini sarip-örtmeleri (tekvir etmeleri) konusunda verilen bilgi, ayni zamanda Dünya'nin biçimi konusunda kesin bir bilgi içermektedir.
Ancak ve ancak Dünya'nin yuvarlak olmasi durumunda bu ayette ifade edilen fiil gerçeklesebilir.
Yani 7. yüzyilda indirilen Kuran'da Dünya'nin yuvarlak olduguna isaret edilmistir.
Unutmamak gerekir ki, o dönemdeki astronomi anlayisi Dünya'yi daha farkli algiliyordu.
O dönemde Dünya'nin düz bir satih oldugu düsünülüyordu ve tüm bilimsel hesap ve açiklamalar da buna göre yapiliyordu.
Kuran ayetleri ise bize henüz bu yüzyilda ögrendigimiz bilgileri vermektedir.
Kuran Allah'in sözü oldugu için evreni tarif ederken olabilecek en dogru kelimeler kullanilmistir Kuran-i Kerim'de,
Tarik Suresi'nin 11. ayetinde gökyüzünün "geri döndürücü" özelliginden bahsedilir: "Dönüslü olan göge andolsun." (Tarik Suresi, 11)
Kuran meallerinde "dönüslü" olarak tercüme edilen kelime, "geri çeviren" ya da "geri döndüren" anlamina gelmektedir.
Bilindigi gibi Dünya'yi çevreleyen atmosfer pek çok katmandan olusur. Her katmanin, canliligin yararina yönelik önemli bir görevi vardir.
Incelendigi zaman her tabakanin kendisine ulasan madde ya da isinlari uzaya ya da yeryüzüne geri döndürme özelliklerinin oldugu anlasilmistir.
Burada atmosfer katmanlarinin geri döndürme özelligini birkaç örnekle inceleyelim.
Örnegin 13 ile 15 km yükseklikteki Troposfer tabakasi, yeryüzünden yükselen su buharinin yogunlasarak yagis olarak yere geri dönmesini saglar.
25 km yükseklikteki Ozonosfer uzaydan gelen radyasyon ve zararli ultraviyole isinlarini yansitarak yeryüzüne ulasamadan uzaya geri dönmelerini saglar.
Iyonosfer tabakasi da yeryüzünden yayinlanan radyo dalgalarini bir uydu gibi yeryüzünün farkli bölgelerine geri yansitarak,
telsiz konusmalarinin, radyo ve televizyon yayinlarinin uzak mesafelerden izlenebilmesini saglar
. Manyetosfer tabakasi ise, Günes'ten ve diger yildizlardan yayilan zararli radyoaktif parçaciklari, yeryüzüne ulasmadan uzaya geri döndürür.
Gökyüzü tabakalarinin henüz yakin bir geçmiste kesfedilen bu özelliginin yüzyillar öncesinden Kuran'da belirtilmesi, onun Allah'in sözü oldugunu bir kez daha vurgulamaktadir.
Astronomi biliminin henüz gelismemis oldugu bir dönemde, 14 asir önce indirilen Kuran-i Kerim'de evrenin genislediginden söyle bahsedilir:
"Biz gögü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve süphesiz Biz (onu) genisleticiyiz." (Zariyat Suresi, 47)
Ayette geçen "gök" kelimesi Kuran'in pek çok yerinde uzay ve evren anlaminda kullanilir. Burada da bu anlamda kullanilmistir.
Yani Kuran'da, evrenin genisleyici oldugu bildirilmistir. Bilimin bugün varmis oldugu sonuç da Kuran'da bildirilenle aynidir.
Yüzyilimizin baslarina dek bilim dünyasinda hakim olan tek görüs, "evrenin duragan bir yapiya sahip oldugu ve sonsuzdan beri süregeldigi" seklindeydi.
Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikali evren bilimci Georges Lemaitre, bu yüzyilin baslarinda evrenin sürekli hareket halinde oldugunu ve genisledigini teorik olarak hesapladilar.
Bu gerçek, 1929 yilinda gözlemsel olarak da ispatlandi.
Amerikali astronom Edwin Hubble kullandigi dev teleskopla gökyüzünü incelerken yildizlarin ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklastiklarini kesfetti.
Herseyin sürekli olarak birbirinden uzaklastigi bir evren ise, sürekli "genisleyen" bir evren anlamina gelmekteydi.
Evrenin genislemekte oldugu, ilerleyen yillardaki gözlemlerle de kesinlik kazandi. Ancak bu gerçek, henüz hiçbir insan tarafindan bilinmezken, Kuran'da asirlar önce açiklanmisti.
Çünkü Kuran, tüm evrenin yaraticisi ve hakimi olan Allah'in sözüdür.
Kuran'da Günes ve Ay'dan bahsedilirken her birinin belli bir yörüngesi oldugu söyle vurgulanir:
"Geceyi, gündüzü, Günes'i ve Ay'i yaratan O'dur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor." (Enbiya Suresi, 33)
Günes'in sabit olmadigi, belli bir yörüngede yol almakta oldugu, bir baska ayette de söyle bildirilmektedir:
"Günes de, kendisi için (tespit edilmis) olan bir karar yerine dogru akip gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir." (Yasin Suresi, 38)
Kuran'da bildirilen bu gerçekler, ancak çagimizdaki astrolojik gözlemlerle anlasilmistir.
Astronomi uzmanlarinin hesaplarina göre Günes, Solar Apex adi verilen bir yörünge boyunca Vega Yildizi dogrultusunda saatte 720 bin km.'lik muazzam bir hizla hareket etmektedir.
Bu, kabaca bir hesapla, Günes'in günde 17 milyon 280 bin km. yol katettigini gösterir. Günes'le birlikte onun çekim sistemi içindeki tüm gezegenler ve uydulari da ayni mesafeyi katederler.
Ayrica, evrendeki tüm yildizlar da buna benzer planli bir harekete sahiptirler.
Tüm evrenin bu sekilde yörüngelerle donatilmis oldugu, yine Kuran'da söyle haber verilmistir:
"'Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatilmis' göge andolsun." (Zariyat Suresi, 7)
Evrende yaklasik 200 milyar galaksi mevcuttur ve her galakside ortalama 200 milyar yildiz bulunur.
Bu yildizlarin pek çogunun gezegenleri, bu gezegenlerin de uydulari vardir.
Tüm bu gök cisimleri çok ince hesaplarla saptanmis yörüngelere sahiptir.
Ve milyonlarca yildir her biri kendi yörüngesinde digerleriyle kusursuz bir uyum ve düzen içinde akip gitmektedir.
Bunlarin disinda pek çok kuyruklu yildiz da kendisi için tespit edilmis olan yörüngede yüzüp gider.
Evrendeki yörüngeler sadece gök cisimlerine ait degildir.
Galaksiler de sasirtici hizlarla planli ve hesapli yörüngeler üzerinde hareket ederler.
Bu hareketleri esnasinda hiçbir gök cismi bir digeriyle çarpismaz, yollari kesismez.
Elbette, Kuran'in indirildigi dönemde insanlik, günümüzdeki gibi uzayi milyonlarca kilometre uzaklara dek gözlemleyecek teleskoplara,
gelismis gözlem teknolojilerine, modern fizik ve astronomi bilgilerine sahip degildi.
Dolayisiyla uzayin, ayette bildirildigi gibi, "özen içinde yollar ve yörüngelerle donatilmis" oldugunu, o dönemde bilimsel olarak tespit edebilmek imkansizdi.
Ancak o çagda indirilmis olan Kuran-i Kerim'de bu gerçek bizlere açikça haber verilmistir; çünkü Kuran, Allah'in sözüdür.





KORUNMUS TAVAN

Kuran'da Allah, gökyüzünün ilginç bir özelligine söyle dikkat çeker:
"Gökyüzünü korunmus bir tavan kildik; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar." (Enbiya Suresi, 32)
Ayette belirtilen gökyüzünün bu özelligi, 20. yüzyildaki bilimsel arastirmalarla kanitlanmistir.
Yerküremizi çepeçevre kusatan atmosfer, canliligin devami için son derece hayati islevleri yerine getirir.
Dünyaya dogru yaklasan irili ufakli pek çok gök tasini eriterek yok eder ve bunlarin yeryüzüne düserek canlilara büyük zararlar vermesini engeller.
Atmosfer, bunun yanisira, uzaydan gelen ve canlilar için zararli olan isinlari da filtre eder.
Isin ilginç olan yani, atmosferin sadece zararsiz orandaki isinlari, yani görünür isik, kizil ötesi isinlar ve radyo dalgalarini geçirmesidir.
Bunlarin tümü yasam için gerekli isinlardir. Örnegin atmosfer tarafindan belirli oranda geçmesine izin verilen ultraviyole isinlari, bitkilerin
fotosentez yapmalari ve dolayisiyla tüm canlilarin hayatta kalmalari açisindan büyük önem tasir.
Günes tarafindan yayilan siddetli ultraviyole isinlarinin büyük bölümü,
atmosferin ozon tabakasinda süzülür ve Dünya yüzeyine yasam için gerekli olan az bir kismi ulasir. Atmosferin koruyucu özelligi bunlarla da kalmaz.
Dünya, uzayin ortalama eksi 270 derecelik dondurucu sogugundan yine atmosfer sayesinde korunur.
Atmosfer, sadece canlilar için gerekli olan isinlarin yeryüzüne geçmesine izin verir.
Örnegin bu isinlardan ultraviyole isinlari belirli oranlarda bize ulasir.
Bu oran bitkilerin fotosentez yapmalari ve dolayisiyla tüm canlilarin hayatta kalmasi için en uygun ölçüye sahiptir.
Dünya'yi zararli etkilerden koruyan, yalnizca atmosfer degildir.
Atmosferin yanisira "Van Allen Kusaklari" denilen ve Dünya'nin manyetik alanindan kaynaklanan bir tabaka da, gezegenimize gelen zararli isinlara karsi bir kalkan görevi görür.
Günes'ten ve diger yildizlardan sürekli olarak yayilan bu isinlar, insanlar için öldürücü etkiye sahiptir.
Özellikle Günes'te sik sik meydana gelen ve "parlama" adi verilen enerji patlamalari, Van Allen Kusaklari olmasa, Dünya'daki tüm yasami yok edebilecek güçtedir.
Van Allen Kusaklari'nin yasamimiz açisindan önemini Dr. Hugh Ross söyle anlatmaktadir:
Gökyüzünü seyreden insanlarin çogunun aklina atmosferin koruyucu yapisi gelmez.
Bu yapi olmasa Dünya'nin nasil bir yer olacagini da insanlar çogu zaman düsünmez.
Eger atmosfer olmasaydi gök taslarinin milyonlarcasi dünya yüzeyine düser ve gezegen yasanilmaz bir hale gelirdi.
Dünya, Günes Sistemi'ndeki gezegenler arasinda en yüksek yogunluga sahiptir.
Bu genis nikel-demir çekirdegi büyük bir manyetik alandan sorumludur.
Bu manyetik alan Van Allen radyasyon koruyucu tabakasini meydana getirir. Bu tabaka yeryüzünü radyasyon bombardimanindan korur.
Eger bu koruyucu tabaka olmasaydi Dünya'da hayat mümkün olmazdi.
Manyetik alani olan ve kayalik bölgelerden olusan diger tek gezegen Merkür'dür.
Fakat bu manyetik alanin gücü Dünya'ninkinden 100 kat daha azdir. Van-Allen radyasyon koruyucu tabakasi Dünya'ya özeldir.
(http://www.jps.net/bygrace/index. html Taken from Big Bang Refined by Fire by Dr. Hugh Ross, 1998. Reasons To Believe, Pasadena, CA.)
Geçtigimiz yillarda tespit edilen bir parlamada açiga çikan enerjinin, Hirosima'ya atilanin benzeri 100 milyar atom bombasina es deger oldugu hesaplanmistir.
Parlamadan 58 saat sonra pusulalarin ibrelerinde asiri hareketler gözlenmis,
Dünya atmosferinin 250 km üstünde sicaklik siçrama yapip 2500° C'ye yükselmistir.
Kisacasi, Dünya'nin üzerinde, kendisini sarip kusatan ve dis tehlikelere karsi koruyan mükemmel bir sistem isler
. Iste Dünya gögünün bu koruyucu kalkan özelligi yüzyillar öncesinden Kuran'da bizlere Allah tarafindan bildirilmistir.





Demir...

Kuran'da dikkat çekilen elementlerden biridir.
Kuran'in "Hadid", yani "Demir" adli suresinde söyle buyrulur:
"... Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çesitli) yararlar bulunan demiri de indirdik.. (Hadid Suresi, 25) Ayette,
demir için özel olarak kullanilan "indirme" kelimesi, mecazi olarak insanlarin hizmetine verilme anlaminda düsünülebilir.
Fakat kelimenin, "gökten fiziksel olarak indirme" seklindeki gerçek anlami dikkate alindiginda,
ayetin çok önemli bir bilimsel mucize içerdigi görülmektedir.
Çünkü modern astronomik bulgular, Dünyamiz'daki demir madeninin dis uzaydaki dev yildizlardan geldigini ortaya koymustur.
"El-Hadid" Kuran'in 57. suresidir. "El hadid" kelimesinin Arapça'daki sayisal degeri, yani ebcedi hesaplandiginda karsimiza çikan rakam da aynidir:
"57" Sadece "hadid" kelimesinin sayisal degeri 26'dir.
26 sayisi ise demirin atom numarasidir. Zamanin göreceligi konusu bugün ispatlanmis bilimsel bir gerçektir.
Ancak bu gerçek, yüzyilin baslarinda Einstein'in görecelik kurami ile ortaya çikmistir.
O döneme dek insanlar zamanin göreceli bir kavram oldugunu, ortama göre degiskenlik gösterebilecegini bilmiyorlardi.
Ama büyük bilim adami Albert Einstein, görecelik kurami ile bu gerçegi açik olarak ispatladi.
Zamanin, kütleye ve hiza bagimli bir kavram oldugunu ortaya koydu. Insanlik tarihi boyunca hiç kimse bu konuyu açikça dile getirmemisti.
Tek bir istisnayla;
Kuran'da, zamanin izafi oldugunu gösteren bilgiler veriliyordu! Bu konuyla ilgili bazi ayetleri söyle siralayabiliriz:
"Onlar senden, azabin çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, va'dine kesin olarak muhalefet etmez.
Gerçekten, senin Rabbinin katinda bir gün, sizin saymakta olduklarinizdan bin yil gibidir." (Hac Suresi, 47)
"Gökten yere her isi O evirip düzene koyar. Sonra (isler,) sizin saymakta oldugunuz bin yil süreli bir günde yine O'na yükselir." (Secde Suresi, 5)
"Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yil olan bir günde çikabilmektedir." (Mearic Suresi, 4)
610 yilinda indirilmeye baslanan Kuran'da böylesine açik bir sekilde zamanin göreceliginden bahsediliyor olmasi, onun Ilahi bir kitap oldugunun bir baska delilidir.
Zaman tamamiyla algilayana bagli bir kavramdir. Ayni süre bir kisiye uzun gelirken, baskasi için oldukça kisa olabilir. Hangisinin dogru tahminde bulundugunu anlamak için saat, takvim gibi kaynaklara ihtiyaç vardir.
Bunlar olmadan zaman hakkinda kesin bir tahmin yürütmek olanaksizdir.