INCE VE NAZIK OLUN LÜTFEN
Padisah, yasli bir adama sorar:
- Islâmin sarti kaçtir?
- Sekizdir, padisahim...
- Olur mu, bes değil mi? diye sinirlenen padisahla yasli adamin arasina, arayi bulmak için, vezir girer:
- Padisahim! Bu yasli "sekiz" dedi diye, Islâmin sarti "sekiz" olmaz, birakalim saysin.
Padisah biraz daha sakin bir tavirla, yasli adamin sözlerini dinlemeye baslar:
- Kelime-i Sehadet, Zekat, Namaz, Savm(oruç), Hacc, Idare, Müdare, Dübare...
Padisah sasirmistir:
- Ilk besini biliyoruz da, sonraki üçü ne oluyor? Idare, müdare, dübare ne demek ya hu?
- Padisahim insanlari idare etmesini bileceksin. Insanlara güleryüzlü davranacaksin, insanlarla
münasebetlerini güzel tutacaksin.*
"O vakit, Allahtan bir rahmet ile, onlara yumusak davrandin, sayet kaba ve kati yürekli olsaydin, hiç
süphesiz etrafindan dağilip giderlerdi. Su halde onlari affet, bağislanmalari için dua et, is hakkinda da onlara danis,
kararini verdiğin zaman da artik Allah'a dayanip güven; çünkü Allah, kendisine dayanip güvenenleri sever." (Âl-i Imran, 3/159)
Mahzun bir kelime haline geldi günümüzde "incelik"...
Kaliplasmanin beynimize doğru sirayet etmeye basladiği bir zamanda, garip kaldi "nezaket"...
Insanlar; yaptiklari hatalari, konustuklari gayr-i ahlakî sözleri sarf edeliden beri, aslinda sikça
kullanilmasi gereken, "sürç-ü lisan ettik ise affola" cümlesi de pek kullanilmaz oldu...
Oysa gönüllere girmek için, gümrüğünde vize istenmeyen, insan iliskilerini gelistiren, kaynasmayi
sağlayan davranislar ve sözlerdir nezaket ve incelik...
Yasli adamin tavsiyelerinden biri olan "dübare"; toplumdaki sosyal münasebetlerin Müslüman için
ne kadar önemli olduğunun vurgulanmasidir. Ikili diyaloglari negatif olan insan, toplumda kime hitap edip,
ne anlatacak acaba?
"Müdare" (güleryüzlü olma), psikologlarin da inceleme alanindadir: Insan tebessüm ettiğinde yüzünde
17 kas, suratini astiğinda(somurttuğunda) ise 48 kas çalisir, bu yüzden tebessüm etmeyen insanin yüzünde
yaslilik belirtileri çabuk görülür derler.
Simdi Hz Ömer(r.a.)'in incelik ve nezaketine bakalim:
Savasta sağ kolunu kaybeden Hz. Amir(r.a)'in, Hz. Ömer(r.a.)'in huzuruna getirilen sofradan bütün
israrlara rağmen uzak durmasi, Hz Ömer(r.a)'in:
"Sağ elin olmadiği için, sol elin ile yemek zorunda kalacaksin, bu yüzden sofradan uzak duruyorsun.
Sunu iyi bil ki; içimizde (senden baska), bir uzvu kendisinden önce cennete girmis kimse yoktur.
Senin oturmadiğin sofraya oturmak, bizim için çok aci olur, oturduğun sofraya oturmak ise,
sereflerin en yücesidir."
buyurmasi ve devam ederek:
Ey Rabbim! Biz senin yolunda bir organimizi feda edemedik, ama feda eden bir kardesimizle ayni sofrada
oturduk, onun hürmetine bizi affeyle diye dua etmesi ne büyük incelik ve nezakettir...
Sabah kahvaltisi için alisverisini, uzakta olmasina rağmen yeni açilmis bir bakkaldan;
"Allah'in bir kulu, kimseden vaad almadan, kimseye güvenmeden "Tevekkeltü Alallah" demis, Rezzak olan Mevlasina
güvenerek bir bakkal dükkani açmis, "yeri uzaktir, kimin nesidir, tanimiyoruz" diyerek alisveris
yapmasak; belki tevekkül inanci zayiflayabilir, bundan da biz ind-i Ilahi'de mes'ul oluruz,
diyen insanlarin inceliği ve nezaketi bize ne kadar yakin acaba? Disaridan geçen bir yoğurtçunun
nidasini isiten amcanin "Kizim yoğurt alalim!" diye seslenip, kizinin da "Babaciğim yoğurdumuz var"
demesi üzerine:
"Olsun kizim alalim, sen bir sekilde kullanirsin. Yoğurtçunun bu sokaktan üçüncü geçisi...
Satabilse bu kista kiyamette üç defa geçer miydi buradan? demesi ne büyük inceliktir...
"Yaratilani severiz, Yaratan'dan ötürü" anlayisini kalplere nakseden tasavvuf terbiyesi,
taslara, toprak tanelerine "Bunlar da Peygamberimiz(s.a.v.)'in hürmetine Allah tarafindan yaratildi"
diyen Allah dostlarinin düsüncesinden, "Insanin içi de disi da Kabe-i Muazzama gibi olmalidir:
Allah Kabe'nin içine nazar eder, kalbimizi ona göre düzeltmeliyiz, disina da siyah-beyaz, zengin-fakir,
günahkar-masum herkes gelir ve O Kabe ki; gelen herkesi kucaklar, biz de herkesi kucaklamaliyiz"
diyen evrensel düsünceden, odun kesmeye giden köylünün baltasinin ucunu çaput ile bağlamasindaki
inceliğe, kurban edilecek hayvanin gözlerini bağlama nezaketine kadar, müslümanin kimliğini tezâhürleri
olan bu hassasiyetleri gösteren insanlar, hayata yansittiklari bu yasam biçimiyle
dünyaya seslerini duyurmuslardi.
"Ve cemiyet, cemiyet; yok edilen ruhuyla,
Ve cemiyet, cemiyet; yok eden güruhuyla"
Simdi neden kisik sesleriz anlasiliyor, değil mi?
Yazimizin basinda zikrettiğimiz bu kissa merhum Haci Hasan Efendi(k.s)'nin sohbetlerinden alinmistir.
Tam olarak ravînin anlattiği sekilde değilse de mevzunun anlasildiği kanaatindeyiz.
http://www.sayhadergi.com/gelisi.html
Adnan çelik