BESMELE HAKKINDA



Okumaya veya herhangi bir isi yapmaya Yüce Yaratici'nin adiyla baslamak,
Allah tarafindan Hz. Peygamber (s.a.s)'e vahyedilmis bir edep ve saygi
kuralidir. Bu kural, ilk inen âyet oldugu ittifakla kabul edilen
"Yaratan Rabbinin adiyla oku. Insani yapiskan bir hücreden yaratan. Oku,
Rabb'in sonsuz kerem sahibidir. Kalemle yazmayi ögretendir. Insana
bilmediklerini ögretendir."
(Alâk/92: 1-5) âyetlerinde ifade edilmektedir.
Yine bu, Allah Teâla'nin:"Evvel Odur, Âhir O. Zâhir Odur, Bâtin O. O, her
seyi hakkiyla bilir."
(Hadid/57: 34) beyaniyla vurgulanan temel Islâmî
ilkeyle uyum içindedir. Buna göre O, her varligin varolusunu kendisine borçlu
oldugu, her seyin, her hâdisenin baslangicinin O'ndan kaynaklandigi yegâne
kaynaktir. O hâlde her baslangiç, her hareket ve her icraat O'nun adi ile
olur. Bunun önemindendir ki Cenab-i Hak Besmele'nin, Kur'ân-i Kerîm'in 113
sûresinin basinda, denebilir ki bir anahtar olarak, bir sûrenin içinde de
basli basina bir âyet olarak bulunmasini murad buyurmustur.


Besmelenin önemiyle ilgili pek çok hadis-i serif vardir. Bunlardan birkaçini söyle siralayabiliriz:
"Bana öyle bir âyet indirildi ki, Dâvûd oglu Süleyman'la Ben'den baska kimseye
indirilmedi.
Bu 'Bismillâhirrahmânirrahim'dir"
(Heysemî, 7:86).
"Bismillahirrahmânirrahim ile baslamayan her is bereketsizdir, devam etmez ve
köksüzdür "
(Müsned 2/259).
"Sizden birisi esine yaklasmak istediginde:
Bismillah! Ey Allah'im! Bizi seytandan, seytani da bize ihsan ettigin
çocuktan uzak kil! der ve eger bu yakinliktan onlara bir çocuk bahsedilirse,
o çocuga seytan ebediyen zarar veremez ."
(Buhârî, nikâh 66; Müslim, nikâh 116).
"Gerçek su ki seytan, Besmele çekilmeyen yemegi benimseyerek kendi hakki sayar"
(Müslim, esribe 102; Ebû Dâvûd, et'ime 15).


Gerek her sûrenin basinda zikredilmesi, gerekse Hz. Peygamber (s.a.s)'den
gelen rivâyetler Besmele'nin önemini vurgulamaktadir. Bundan dolayidir ki o,
bir anlamda Kur'ân'in özeti kabul edilmistir. Evet Allah Tealâ, kâinat
gerçeklerini, insanligin baslangicindan itibaren degisik peygamberler
vasitasiyla bildirmistir. Ayni zamanda her peygambere gönderilen bu
gerçekler, en son kitap olan Kur'ân'da bir bütün olarak yer almistir. Ve yine
Kur'ân Fâtiha sûresinde, Fâtiha sûresi de Bismillahirrahmânirrahim cümlesinde
özetlenmistir. Dolayisiyla Besmele, bir anlamda bütün peygamberleri ve
kitaplari birbirine baglayan mânevî bir ip/bag konumundadir.
Besmele'nin, her sûrenin bagimsiz bir âyeti mi, yoksa bütün sûrelere
baslarken okunan tek bir Kur'ân âyeti mi oldugu konusu tartismali bir
meseledir. Önce, kisaca bu tartismalara ve bu konuda benimsenen görüslerin
delillerine bir göz atalim:

1. Sâfiiler ve Hanbeliler

Sâfiilere göre Besmele hem Fâtiha sûresinde ve hem de diger sûrelerde
müstakil birer âyettir. Bu görüsü savunanlarin dayandiklari deliller:

a. Ebû Hureyre'nin (r.a) rivâyeti:
"Fatiha sûresini okudugunuzda Besmele'yi de okuyunuz. Zira
Fâtiha Kur'ân'in anasi, Kitab'in anasi ve Seb'ul-Mesânîdir.
Bismillahirrahmanirrahim de onun âyetlerinden bir âyettir."
(Dârekutnî, Sünen, 1/312).

b. Ibn Abbas'in (r.a) rivâyeti: "Resûlullah (s.a.s), namaza Besmele'yle baslardi" (Tirmizî, salât 181).

c. Enes b. Mâlik'in (r.a) rivâyeti: Hz. Enes'e Resûlullah (s.a.s)'in
namazdaki kiraati sorulmustu da o, Hz. Peygamber (s.a.s)'in Besmele'yle
baslayip, elhamdülillahi rabbi'l-âlemîn... seklinde devam ettigini
söylemistir (Tirmizî, mevâkît 67; Ebû Dâvûd, salât 119).

d. Bir defasinda Resûlullah (s.a.s)'a vahiy gelmisti. Vahiy bittikten sonra:
"Bana bir sûre nâzil oldu." buyurarak, Besmele'yle birlikte Kevser sûresini
okudu (Müslim, salât 607; Tirmizî, tefsîru sûre 108).

e. Bunlarin dayandigi diger bir delil de sudur: Mushaf'ta Besmele hem Fâtiha
hem de sûrelerin baslangicinda yazilidir. Bize kadar gelen bütün Mushaflarda
da böyledir. Sahabenin Kur'ân disindaki bir seyi Kur'ân'a koymayacaklari
hususu da tevatüren sabit olduguna göre ve hem de bu konuda oldukça titiz
davranildigi nazara alinirsa -öyle ki noktalama, ta'sir (sayfa kenarlarinda
âsirleri, hizipleri, secdeleri gösteren isaretler) vs gibi hususlara bile,
Sahabe zamaninda yapilmadigi için karsi çikmalar olmustur- Besmele'nin
Kur'ân'da bir sûre hariç, her sûrenin basinda yer almasi, onun müstakil bir
âyet oldugunu gösterir.

2. Mâlikîler

Mâlikîler: "Besmele, ne Fâtiha'dan ne de diger sûrelerden bir âyettir." derler.
Onlarin dayandiklari deliller sunlardir:

a. Hz. Âise'nin (r.a) rivâyeti: "Resûlullah (s.a.s), namaza tekbirle, okumaya
da elhamdülillah ile baslardi."
(Ebû Dâvûd, salât 122; Ibn Mâce, ikâme 40).

b. Hz.Enes'in (r.a) rivâyeti: "Resûlullah (s.a.s)'in, Hz. Ebû Bekr'in (r.a),
Hz. Ömer'in (r.a), Hz. Osman'in (r.a) arkasinda namaz kildim. Hepsi de namaza
elhamdülillahirabbi'l-âlemin ile baslardi."
(Buhârî, ezân 89; Ebû Dâvûd, salât 122).

c. Malikîlere göre Besmele'nin Fâtiha'dan bir âyet olmadigina diger bir delil
de su kudsî hadistir: "Fâtiha'yi ikiye taksim ettim. Yarisi benim, yarisi
kulumundur. Kul, ? dedigi zaman Allah Tealâ, 'Kulum bana hamdetti.' der. Kul,
dedigi zaman Allah Tealâ, 'Kulum beni senâ etti.' der. Kul, dedigi zaman
Allah Tealâ, 'Kulum beni temcid etti' der. Ve, buraya kadar benimdir. Kul,
dedigi zaman Allah Tealâ: 'Bu, kulumla benim aramdadir.' der. Sûrenin sonu
ise sadece kulumundur ve kuluma istedigi verilecektir"
(Müslim, salât 38, 40;
Ebû Dâvûd, salât 132). Görüldügü üzere, burada Besmele zikredilmemistir.
Dolayisiyla Fâtiha'dan bir âyet degildir.

d. Mâlikîlere göre Besmele'nin sûrelerin basinda yazilmasi teberrük içindir
(Kurtubî, Muhammed b. Ahmed el-Ensari, el-Cami' Li Ahkâmi'l-Kur'ân,
Daru'l-Kütübi'l-Ilmiyye, Beyrut, 1988, 1:59-60).

3. Hanefîler

Hanefîlere göre Besmele, Kur'ân'dan bir âyettir. Ancak onun her sûrenin
basinda yazili olmasi, herbir sûrede ayri bir âyet oldugunu göstermez.
Dolayisiyla Besmele bir âyet olarak Kur'ân'dandir. Sûrelerin arasini ayirmak
için inzal edilmistir. Besmele'nin namazlarda Fâtiha ile birlikte
okunmadigina dair degisik rivâyetler de göstermektedir ki, o, Fâtiha'dan bir
âyet degildir. Nitekim ashabin: "Biz Besmele nâzil oluncaya kadar, bir
sûrenin ne zaman sona erecegini bilemezdik."
(Ebû Davud, salât 122)
seklindeki rivâyeti de Besmelenin her sûrede müstakil bir âyet olmayip,
sûrelerin arasini ayirmak için indirildigini göstermektedir.
Besmele, ister sûreleri birbirinden ayirdetmek için, ister o sûreye bereket
getirmek, isterse o sûrenin içindekileri hakkiyla anlamak maksadiyla Allah'in
yardimini istemek için olsun Yüce Allah'in insanlara uzattigi mânevî bir ip
hükmündedir.
Bütün bu tartismalarin ve farkli rivâyetlerin özeti sudur: Besmele, Neml
sûresinde müstakil bir âyettir. Diger sûrelerde ise, müstakil bir âyet
olmayip sûrelerin arasini ayirdetmek için nâzil olmustur. Dolayisiyla her bir
sûrede müstakil bir âyet degildir. Buna göre, aslinda ihtilâflar meselenin
esasiyla degil, teferruatiyla ilgilidir. Yani bu görüsleri savunanlardan her
birinin aslinda, Besmelenin âyet oldugu noktasinda bir tereddütleri yoktur.
Tereddüt edip, farkli düsündükleri nokta, sadece Besmele'nin her bir sûrede
müstakil bir âyet olup olmadigidir. Hele hele Besmele'nin Resûlullah (s.a.s.)
döneminde bizzat O'nun emirleriyle sûrelerin basina yazilip, günümüze kadar
da bu ilk sekliyle böylece gelmis oldugu konusunda hiçbir kimsenin asla bir
tereddüdü olmamistir.
Besmele Kur'ân'dandir
Besmele'nin Kur'ân'dan olduguna dair hem aklî hem de naklî pek çok delil
vardir:

1. Ashabin su anda elimizde bulunan Kur'ân hakkinda basindan sonuna kadar
icmâi vardir. Besmele de Kur'ân'da yer aldigina göre ve onlarin da
Besmele'nin her sûre basinda bulunup-bulunmamasiyla ilgili tereddütleri
bulunmadigina göre, Besmele Kur'ân'dan'dir.

2. Ashap, sûrelerin baslangiç ve bitisini Besmele nâzil olduktan sonra
ögrenirlerdi. (Beyhaki, es-Sünenü's-sügrâ, 1/250).
Müslümanlar, Besmele ininceye kadar sûrenin bittigini bilmiyorlardi. Besmele
nâzil olunca, iste o zaman sûrenin bittigini anliyorlardi (Hâkim, el-Müstedrek 1:356).

Ibn Abbas: "Biz Resûlullah (s.a.s) döneminde Kur'ân ögreniyorduk. Sûrenin
bittigini ancak Besmele nâzil olunca anlardik"
(Ebû Dâvud, salât 121;
Taberani, el-Mu'cemü'l-Kebir, 12/81; Beyhaki, es-Sünenü'l-kübrâ, 2/42) demektedir.

Yukaridaki rivâyetler de göstermektedir ki Besmele, sûrelerin baslarinda
nâzil olan bir âyettir.

3. Ibn Abbas'in su rivâyeti de Besmele'nin bir âyet oldugunu teyid eder: "Kim
"Besmele'yle kiraata baslamayi terkederse, Allah'in kitabindan bir âyeti
terketmis olur "(Beyhaki, Suabu'l-imân, 1:440).

4. Besmelenin Kur'ân'da sadece Berâe sûresinde terkedilip diger sûrelerde
yazilmis olmasi da onun bir âyet oldugunu gösterir.

5. Kur'ân tarihine baktigimizda, Kur'ân'a sûre isimlerinin yazilmasi,
noktalama isaretlerinin konulmasi, ta'sir gibi icraatlar karsisinda degisik
tepkiler olmustur (Cerrahoglu, Ismail, Tefsir Usûlü, Türkiye Diyanet Vakfi,
Ankara, 1983, 88-94). Fakat Besmele'yle ilgili herhangi bir tartisma
olmamistir. Sâyet olsaydi, rivâyet edilirdi. Demek ki Besmele Kur'ân'dandir
ve bizzat Resûlullah bunun böyle oldugunu belirtmistir.
Kur'ân'dan olmayan bir seyin Kur'ân'a yazilmasiyla ilgili daha ilk
dönemlerden itibaren oldukça titiz davranilmistir. Hattâ o kadar ki Hz. Ömer
(r.a), bir adamin sûrelerin yan tarafina o âyetlerle ilgili açiklayici küçük
notlar yazdigini duyunca onu çagirtmis ve agir bir sekilde cezalandirmistir
(Ibn Ebî Seybe, el-Musannef, 7:198).
Ayni tepkiyi sadece Hz. Ömer degil, ashabin umumunda görmek mümkündür. Meselâ
Ibn Mes'ûd (r.a): "Kur'ân'i her seyden tecrid ediniz." demektedir. Hattâ bir
defasinda birinin elindeki bir mushafta Kur'ân'in disinda yazilan bir yazi
(muhtemelen o âyetle ilgili bir tefsir) görünce onu alip kendi eliyle sildi
ve: "Kur'ân'a baska bir sey karistirmayiniz!" dedi (Ibn Ebî Seybe, a.g.e., 7:198).

Iste bütün bu ve buna benzer rivâyetler göstermektedir ki, Hz. Ebû Bekr (r.a)
zamaninda cem' ve Hz. Osman (r.a) zamaninda Sahabenin icmâiyla istinsah
olunan mushaf, bizzat Allah Resûlü'ne nâzil olan mushaftir. Sâyet sûrelerin
basindaki Besmele Resûlullah (s.a.s)'in bildirdigi sekliyle olmasaydi veya
Kur'ân'dan olmasaydi, ashap diger hususlarda karsi çikip tepkilerini
gösterdikleri gibi, bu hususta da sert bir sekilde itiraz eder ve Besmeleleri yazdirmazlardi.

Tabiin ve daha sonraki dönemlerde Mushaf'a ta'sirlerin yapilmasi, âyetlerin
isim ve sayilarinin yazilmasi gibi hususlar câiz görüldü. Ancak bu icraati
yapanlar, bu davranislarina farkli mesru sebepler getirmelerine ragmen, asla
Hz. Osman'in Besmeleyle ilgili tutumunu delil olarak kullanmadilar. Bu da
göstermektedir ki, sûrelerin baslarindaki Besmele Resûlullah'in
bildirmesiyledir ve bu konuda asla bir tereddüt yoktur (Bakillani, Kadi Ebû
Bekr, el-Intisar Li'l-Kur'ân, (thk.Dr.Muhammed Isam Kuzat), Dar-u Ibn-i Hazm,
Beyrut, 2001, 1/204/225).

Sonuç

Yukaridan beri bazi özellikleri açisindan üzerinde kisaca durdugumuz Besmele,
Kur'ân'in Neml sûresinde müstakil bir âyettir. Ayni âyet, tam olarak
hikmetini anlayamasak da, her sûrenin basinda zikredilmistir. Bu zikredilme,
ister her defasinda bizzat Allah tarafindan yeniden nâzil olmus bulunmasindan
kaynaklansin, isterse bir defa nâzil olup, diger defalar bunun okunmasi ve
zikredilmesi Resûlullah'a bildirilmis olsun farketmez. Zâten Besmeledeki
ihtilâflar, onun Kur'ân'dan bir âyet olup olmadigi degil, her sûre ile
birlikte inen bir âyet olup olmadigi konusundadir. Yoksa hiçbir Sahabinin,
sûrelerin basinda yazilan Besmele'nin Resûlullah (s.a.s) döneminde olmayip,
Kur'ân'a sonradan eklendigine dair en küçük bir itirazi olmamistir. Ayrica bu
konunun, yani Besmele'yle ilgili farkli görüslerin bulunmasinin, sûrelerin su
andaki mushaflarda dizilislerinin tevkîfî olup olmamasiyla ise hiçbir ilgisi
yoktur. Çünkü tartisilan husus, Besmelenin, her bir sûreye ait müstakil bir
âyet olup-olmamasidir. Yoksa sûrelerin basinda yazilan Besmelenin ilk dönemde
yani Resûlullah (s.a.s) zamaninda olmayip sonradan yazildigi gibi bir konuda
asla degildir. Kaldi ki, en zayif bir ihtimalle Besmele'nin bir âyet
olmadigini düsünsek dahi, bu, hiçbir zaman sûrelerin siralamasinin tevkîfî
olmadigini göstermez. Zira Besmele, Hz. Peygamber (s.a.s) hayatta iken
okunmakta ve bilinmekte idi.



Muhittin AKGÜL (Yard. Doç. Dr. Sa. Ü. Ilâhiyat Fakültesi ÖgretimÜyesi.)